ARKASI YARIN Gün geçtikçe artıyor yalnızlığımız Komşu bahçelerinde çınarlar kururken bir bir Ağacımızda dallar çiçeği meyveye durmuş Kime umut kime yarar?! O baharla gelen göçmen kuşlar Çocuk maslarımız gençlik hayallerimiz Öksüz ve yıkılmışlar. Sokak lambaları altında uzayan gece piyesleri Delikanlı sohbetlerimiz lal. Baba evinin duvarları sessiz Geçmişin sinen kalabalık sesleri hep susmuşlar yankılanmıyor avluda. Çocuk koşturmalarımız, saklambaç, beş taş, çelik, çomaklarımız Kaybolmuş yoklar…Dr. Harun Özmen
7 Temmuz 2012 Cumartesi
YAŞAM VE YALNIZLIĞIMIZ
Sınırsız uzayın içinde evrenin yaşını düşünebilir misiniz?
İnsan ömrüne gelince bir andan daha kısa değil mi? Hayat koşturmalarımız mücadeleler, kendimizle baş başa kalmayı unutur bir yaşamla boğuşuruz. Gündelik hayatın peşinden koşarken yalnız kalmayı es geçeriz. Kimi küçük çıkarlar peşinde, kimi kendi kaderini yaşarken, kimi sevgi peşinde, kimi para peşinde. Bu koşturmalar yalnızlığımızı unutmak için mi?
Yoksa ömür dediğimiz kısacık yaşam için mi? Geçen gençliğimize mi pişmanlığımıza mı? Geçiyor işte günler, haftalar, aylar… Yalnızlığımızın içinde keşke yaşasaydım, üzülmeseydim geçmişe deyip, yalnızlığımızı eski şarkılarda, geçmiş yaşanmışlıklarda anımsamak. Sonra yaşlandığımızda bir köşede oturup beklemek. Dr. Harun Özmen’in yazdığı gibi; “Gün geçtikçe artıyor yalnızlığımız, eskimiş şarkılarda notalar, esrik gönlümüzü oyalar. Ne giden geliyor geriye ne yolcu duruyor yerinde bir kurumuş saat zembereğinde tükeniyor günler haftalar yıllar…”
Yalnızlığımız sakin, huzurlu dünyadan kopmak gibi, gidip de yok olmak arası. Yalnızlığımıza sığınmak, içimize dönmek gibi, yarınımızın ne olacağımızı düşünmeden, yaşamla umut arası gelgitler ve hayatımız kum taneciği gibi akıp giderken.
Zerrin ÖZDOĞDU KARAZİNCİR
KELEBEĞİN BİR GÜNLÜK YAŞAM ÖYKÜSÜ
Kelebekler bir günlük ömürlerine kanat çırparlarken, acaba biliyorlar mı bu sevimli kelebekler o kozaları örerken bir günlük yaşamlarının olduğunu? Küçücük bir ipek böceği iken başlarlar kendilerini oya gibi örmeye. Önce iç dünyalarını yaratırlar, kaptırlar tamamen kapatırlar… Küçücük bir yumurta şeklini alana kadar. Kuluçka döneminden sonra özgürlüklerine kavuşurlar.
Ama ne özgürlük!!! Kırlarda papatyaların, yeşil otların, güllerin üstünde uçuyorlar. Bu yazımı yaylamızın bahçesinde yazıyorum ve karşımda beyaz, benekli bir kelebek uçuyor güllerin üstünde. Tekrar konuyor, tekrar uçuyor çılgın gibi özgürlüğün tadını doya doya çıkartıyor. Akşama kadar kim bilir nereleri gezecek… Bu kısa ömürlerinde belki çok mutludurlar. Gam yok, keder yok, karışanı yok, üzülmek yok, insanlardan incinmek yok, ağlamak yok, sadece uçuyor daldan dala çiçekten çiçeğe konuyor, hür iradesiyle.
Akşam olunca bu dünyayı terk edeceğini bilerek veya bilmeyerek belki bir görev için gelmişlerdir dünyaya kim bilir, belkide başka bir boyuttan gelmişlerdir, insanlara bir mesaj vermek için: “Bakın kısacık ömrümüze neler sığdırıyoruz diye.” Kabuklarından çıkıp özgürce uçan sevimli kelebekler belki dünyamıza geldikleri için teşekkür ediyorlardır Yaradanlarına. belki bir günlük özgürlüklerini böyle kutluyorlardır… Biz insanların her sene doğum günümüzü kutladığı gibi… KİM BİLİR???
Zerrin ÖZDOĞDU KARAZİNCİR
Bazen yaşamda ihtiyaç duyduğumuz şey çabalardır. Her hangi bir çaba olmadan ilerleyebilseydik olabileceğimiz kadar güçlenemez ve asla uçamazdık… Kelebeğin öyküsünden…
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)