19 Aralık 2010 Pazar

BABAMIZI UĞURLARKEN


Babacığım otoriter, dediğim dedik bir o kadarda yumuşak kalpli, insanlara elinden geldiği kadar iyilik yapan, çocukları seven onların kalplerine sevgi veren babacığım.
Doğayı çok severdi, Mersin’in Fındıkpınarı Yaylası’ndan yer aldı, kaç ağaç ektirdi… Hemen hemen bütün meyveler var bahçede, onları sular, otları temizler, bahçeye bir çöp atılsın istemezdi. Yeşilliği doğayı seven bir insandı. Yayla komşularımız, babam erken çıkarsa, yaylaya erken çıkarlar, onun sesi yeter derlerdi. Bir adıda gürgürbaba’ydı, sohbet ortamını çok sever hele ziyafet sofraları en mutlu olduğu anlardı, sevdikleriyle bir masada! Ama bu ailenin babasını hastalık bırakmadı, en son dizlerinde kitiltenme oldu, canım ağrıyla yatar kalkar olmuştu. Nasıl üzülürdüm hem rahatsızlığı ve çektiği acı hem de diğer hastalıkları nüksedince kardeşimle hastaneye yatırdık. Bir hafta hastanede kaldı. Hiç sesi çıkmıyordu ve bir gece yarısı kardeşim ağlayarak babamızı kaybettiğimizi söyledi. Ağlıyorduk… Kolumuz kanadımızdı, her baş sağlına gelen dostu arkadaşı arkasından dualar okuyordu.
Bu sene yaylaya onsuz çıktık. Yaylada çıt yok, büyük bir sessizlik, bahçemizde küstü, meyve vermedi, hele asmada bir çok salkım koruk olurdu, bu sene bir tane bile yoktu üstünde. Komşular baş sağlığına geldiklerinde; onsuz yaylanın tadı yok dediler. İşte bir büyük çınar devrildi… Neler yaşadı, neler gördü ama çok güzel yaşadı. Belki kendinden çok daha zengin kişiler onun gibi yaşamadı.
Bu dünyadan giderken, arkasında güzel anılar bıraktı, sevgiler bıraktı. Hep namuslu dürüst yaşadı. Babaya vedamız, eminim gittiği yerde mutludur, artık acı çekmiyordur. Tanrının bütün canlılara vermiş olduğu bu kaçınılmaz sonumuzu düşünürken…

Zerrin ÖZDOĞDU KARAZİNCİR

3 Kasım 2010 Çarşamba

ŞANSSIZLIK VE CESARET


Bazen hayatınızda öyle olaylar “yaşarsınız ki” o anda bu olaylar size korkunç, acı dolu, haksız gibi görünür. Ancak fırtına dindikten sonra bütün bu olayların üstünden gelmemiş olsaydınız asla potansiyelinizin, gücünüzün, azminizin ve yürekliliğinizin farkına varmıyacağınızı anlarsınız. Her olayın bir gerçekleşme nedeni vardır, hiç bir şey tesadüfen, kötü ya da iyi şans nedeniyle gerçekleşmez. “ANONİM”
Bazen şanssız olmaktan şikayet ederiz. Önümüze engeller çıktıkça mücadele etmekten vazgeçeriz. İnsan olmanın gücünü unutarak. Daha doğduğumuz günden başlıyor hayat mücadelesi. Büyüyene kadar ne evreler geçiriyoruz, ta kii pişene kadar. Bir gün bir işimden dolayı pes ediyordum. Sevdiğim dostumuzun uyarısıyla kendime geldim “şansını zorla üstüne git!” ve peşini bırakmadım. Yaşamımızda zorluklar olacaktır. Ne zaman yere düşsek hemen ayağa kalktığımız ve hiçbir zaman iyimserliğini yitirmemenin sıkıntısını yaşamadığımız hatırlayarak varız.
Her şey bizimle şansımızın ve cesaretimizin yapma gücüne sahip olduğumuz seçimlerde başlıyor. Ulaşılmaz gözüken yere ulaşma becerisine sahibiz. Farkına varmadığımız öyle becerilerimiz var ki ama kullanmasınız bilmeyiz. Robin Saharma Unvansız Lider kitabında toprakla uğraşan, çiftçinin mücadelesini çok iyi anlatmış. Çiftçi tohumları eker, toprağa gübresini atar, sular. Hiçbir değişiklik olmuyormuş gibi gözükür ama yinede çiftçi pes etmez, tarlasını terk etmez. Sebzeleri için kazmaya devam eder. Çünkü “çiftçi sabırlıdır ve yaptığı işte inancı vardır”. İnanır ve çabalarının ardından hasat zamanının geleceğini bilir. Şanslı insanlara şans rastlamaz, şanslı insanlar şanslarını kendileri yaratır. İnsan olarak var olduğumuzu unutmadan, bütün şansızlıklarımızı kırarak cesaretli ve şanslı yaşamak dileğiyle.
Zerrin ÖZDOĞDU KARAZİNCİR
Fırtınanın gücü ne olursa olsun şansa inanıyorsan seni bekleyen bir gökkuşağı vardır.
(Nuh’un Gemisinden)

16 Eylül 2010 Perşembe

HER ŞEY OLACAĞINA VARIR


Kimi insanlar yaşamda hiçbir amaca sahip olmadan yaşarlar. Bu gibi insanlar bir nehir üzerinde akıp giden saman çöplerine benzerler. Onlar gitmez; ancak suyun akışına kapılarak akar giderler. Seneca
Korktuğumuzda, kırıldığımızda veya çok sevdiğimiz bir dostumuzdan incindiğimizde üzülürüz, yaşamaktan korkarız. Hayatımızı akışına bırakıp her şey olacağına varır demek aklımıza gelmez, yaşlanmak, gençliğimizin kıymetini bilmeden geçen yıllar, sevdiğimiz kişilerin bizleri unutması, hatalarımız, her şeyin önüne o kadar engel koyarız ki birçok şeyden korkarız. Sevmekten, sorumluluk almaktan, kaybetmekten, unutulmaktan…
Her kötü düşünceyi bir taraf edip şu basit cümleyi hatırlasak: “Her şey olacağına varır.” Sevgi ve güvenin her insanı etkilediği kesin. Pişmanlık, bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz hataların vicdanımızdaki sesinin yansımasıdır. “Günah işlemeden tövbe ettirenler, sofradan aç kalkıp şükür diyenler gibidir.” O.S. Güvenç. Akıl doğruyu bulmamızı, irade doğruyu yapmamızı, duygu güzeli seçmemizi sağlar.
Mutluluğumuzun tek sahibi de sorumlusu da biziz. Çevremizdeki kötülükleri düzeltebildiğimiz kadar, dostuz, sevgiyiz, arkadaşız. Yaşamamızda bazı acı olaylar vardır ki ne yaşanır ne unutulur, sadece yaşanır. Herkes çektiğini bilir. Bekir Özgen der ki: “Akıp giden yaşamlarımızda savrulan yaprak misali olsak da yolumuzu, yönümüzü ve kim olduğumuzu hiç unutmadan…” Yarınlarımızın, dünden, bugünden daha güzel olması dileğiyle…
Zerrin ÖZDOĞDU KARAZİNCİR
Hepimizin içinde bir dünya vardır, iyilik, kötülük, günahla suçsuzluk bu dünyanın içinde el ele yürürler. Oscar Wilde
Yaşam kısadır
Biraz hayal
Biraz aşk
Ve sonra…
Günaydın
Yaşam boştur
Biraz kin
Biraz ümit
Ve sonra…
İyi akşamlar.

11 Temmuz 2010 Pazar

SEVGİ KAPISI


Bir gün insanlar rüzgar dalga ve yer çekimi gücüne egemen olduktan sonra sevginin enerjisini keşfedecek. O gün insanlar ateşi ikinci kez keşfetmiş olacaklar. Teilhardde Chardin
Sevgiye kapı açmak seven ve sevilen olmak inanarak sevmek, seni seven birini arkanda olduğunu bilmek, samimiyetine inanmak, güvenmek. Seni hayal kırıklığına uğratmayacağına yürekten inanmak. Günümüzde böyle sevgiler kalmasa da bir canın bir canı sevmesi kırmadan, incitmeden, çıkarsız… Neden suçmuş gibi görülür sevgi? Buna sevgi diyoruz insan sevgisi, aşk diyoruz neresi kötü bu durumun? “Sevgisiz insandan dünya korkarmış.”
Var olmanın bir halinden diğerine geçerken, her can yaşıyor. Çünkü benim baktığım göz ile incinin canı arasında: her şeyi sevmiyor muyuz? Dostlarımızı, çocuklarımızı, kardeşlerimizi… Evren sevgi üzerine kurulmadı mı? O’ yardan kullarını bu kadar sevmese, topraktan bu kadar bitki kendini döker miydi? Kullarına sevgisinden değil mi bu kadar hediyeler vermiş EVRENe sevginin kutsallığı. Dünyayı oya gibi işlediğinden, evrenin mükemmel dönüşünden görmüyor muyuz?
Leyla İpekçi bir köşesinde sevgiyi çok güzel anlatmış. “Hayaller rüya ve rüyetler, dualar, sezgiler, kalp açıklığı, altıncı hisler, bilinmezlikler kısacası her şey dahildir bu sevgi serüvenine. Tahakküm altında olmak, imha etmek, sevmekten çok daha kolay. Kısa ve zahmetsiz hatırlamamız “SEVGİ” üzerine var edildiğimiz olmalı, bunu başarabilsek, O’nun insanı neden yarattığını ben gizli bir hazineydim bilmek istedim bizde ki anlaşılma arzusu bu yaratandan kaynaklandığı ve sanki önceden bildiğim bir şeyi ifade etmeye başlarım ama binlerce irili ufaklı varlığın görünmez çabasıyla sevgi olur her şey. Biz deki anlaşılma ihtiyacı O’nun bilinme isteğinin nefislerimizdeki bin bir tezahürden biri olabilir” diye güzel ifade etmiş. Mutlu olmak için bugünü yarına bırakmayalım zaman su gibi akıp gidiyor derler. Oysa zaman değil biz geçip gidiyoruz. Sevmenin sevilmenin kıymetini bilelim. Dünyamızdaki bütün güzel kalpli insanların sevgi, ışık kapısı açık olsun. Sevgi ve dostlukla kalın…
Zerrin KARAZİNCİR
Sevgi her zaman ıstırap çeker, hiçbir zaman ne gücenir ne de intikam almaya çalışır. GANDİ
Uzun düşünceleri
Bahar günlerinin
Unutamayacaktır
Gün gelip gönüllere
Gün gelip gönle
Güz çökse bile.
Bir Japon Şair…
Sevgi her mevsimin meyvesidir ve her elin uzana bileceği yerdedir. R. Teresa

3 Temmuz 2010 Cumartesi

BİR DENİZ GEZMİŞ FIRTINASI


Hala korkuyorum, ama artık korkunun beni denetlemesine izin vermiyorum, korkuyu yaşamanın bir parçası kabul ettim özellikle değişim korkusunu bilinmeyene duyulan korkuyu geri dön geri dön daha öteye gidersen ölürsün diye uyaran yüreğimin sesine karşın ileri gittim.
Erica Jong
Deniz Gezmiş; soyadına uygun gerçekten, gezmiş yıkmış kaleler kurmuş bir fırtına gibi esmiş, 25 seneye neler sığdırmış… Koca bir ömrü bu enerji bu akıl bir deniz olmuş. Koca bir Deniz… Daha 16-17 yaşlarında yaptıklarına bakın. 25 yaşına gelene kadar neler yapmış neler ne haksızlıklar gördü acaba bu isyanı kime? Yaşasaydı ülkenin kaderini değiştirirdi muhakkak. Üzerinde ona verilmiş emanetlerin sorumluluğu vardı. Güzelleştirmek istiyordu dünyayı.
Evet hayata bir gezmiş bırakmak, zamanı mekanı ve aklı iradesiyle ödünç aldığı sorumluluğun bilinciyle selam ömürlerini insanların mutluluğuna adayanlara. Yaşadığı fırtınalı hayatını çok kısa özetlemek isterim kendimce.
Öğrenci olduğu sırada 12 Haziran 1968’de İstanbul Üniversitesi’nde bir ayaklanma çıkartmış ve bu ayaklanmanın önderi olarak öğrenci haklarını elde etmiştir aynı yıl 6. Filoyu protesto eylemleri sırasında 30 Temmuz’da bu eylemlerden dolayı tutuklanmış ve 20 Eylül’de serbest bırakılmıştır. Milli Demokrat Devrim görüşünü benimseyen Deniz Gezmiş, ismini sayamadığım birlikte olduğu bir çok eylem arkadaşıyla Devrim Öğrenci Birliğini kurmuştur ve Samsun’dan, Ankara’ya Mustafa Kemal Yürüyüşünü düzenlemiştir.
İstanbul Üniversitesi’nde sağcı güçlerin 16 Mart’ta girişmiş olduğu hareketlere öğrenci kitlesiyle birlikte karşı koyan Gezmiş 19 Mart’ta tutuklanmış ve 3 Nisan’a kadar hapis yatmıştır. Mayıs 1969’da İ.Ü. Hukuk Fakültesi için yaptığı mücadele, Filistin’e gitmesi tekrar yakalanıp, tutuklanmalar ve saymadığım bir çok şeyler… 25 seneye neler katmış neler. Çok acı ama 6 Mayıs 1972’de idam edilmiş.
Hasan Pulur bir köşesinde çok güzel anlatmış: Masal, tevatür, bir yakıştırma değil resmi belgeden…
Deniz Gezmişin infaz tutanağı tutuluyor… İdam sahnesini anlatan.
Evet bir zamanlar bir zamanlar bir Deniz Gezmiş vardı cesur yürek….
Zerrin KARAZİNCİR
Can Yücel’de bir şiirinde anlatmıştır:
En uzun koşuydu elbet Türkiye’de devrim
O’nun en güzel yüz metresini koştu
En sekmez lüverin namlusundan fırlayarak…
En hızlısıydı hepimizin, en önce göğüsledi ipi…
Acıyorsam sana anam avradım olsun
Ama aşk olsun sana çocuk aşk olsun.
Can YÜCEL
Her sabah Afrika’da bir ceylan uyanır, en hızlı aslandan daha hızlı koşması gerektiğini bilir yoksa öldürülecektir. Her sabah Afrika’da bir aslan uyanır en yavaş ceylandan daha hızlı koşması gerektiğiniz bilir yoksa aç kalacaktır. Aslan veya ceylan olmanız fark etmez, Güneş doğduğunda koşmaya başlasanız iyi olur… AFRİKA Atasözü

24 Haziran 2010 Perşembe

ACI AMA GERÇEK


Hayatını o şekilde yaşa ki her an kendi kendinin elini sıkabilesin ve her gün faydalı olan hiç olmazsa ufak bir şey yap ki gecelerin yaklaşır yaklaşmaz örtülerini üstüne çekip kendi kendine “Ben elimden geleni yaptım” diyebilesin.
F. Collis Wildman
Bedenimiz insan bedeni, biz insanlar onun güzel, kusursuz görünmesi için neler yaparız “ya dostluk için?”. Estetikler, kremler bitmez saymayacağım birçok bakımlar… Evet sadece bedenimizin güzel görünmesi için bir servet harcarız ama bedenimiz en küçük bir yaralanmada, üşütmede, düşmede ya bir yerimiz kırılır veya acılar çekeriz. Bedenimize bu kadar önem verirken can bir anda yok olur ölüm alır götürür, toprakla bütünleşir belki bir bitkide, bir ağaçta doğar. Bu yazım çok ürkütücü gelebilir sizlere.

Nice mal toplayanlar, topladıkları malı yiyemezler, biriktirdikleri şeyler kendilerini terk edecektir. Hz. Ali

Evet bu yazıyı yazdım; çünkü böyle şeylere önem verirken, dostluğa, sevgiye, yardımlaşmaya bu özeni göstermiyoruz. Zevkimiz, eğlencemiz için servet harcarken bir yoksulu, bir fakiri düşünmüyoruz. Biraz etrafımıza baksak; aç o kadar çok insan var ki… Geçenlerde bir sabah programında umreye gitmekten bahsettiler; gitmişler, bir daha gideceklermiş… Yani Allah’ımız sizce böyle şeyi tasvip eder mi? Bu kadar yardıma muhtaç insanlarımız varken o parayı aç, kimsesiz, muhtaç insanlara harcayın. Bence parayı bu şekilde değerlendirmek daha büyük sevaptır…

Geçenlerde Devlet Hastanesi’ne gittim o kargaşa insanların oradan oraya koşturması… Hepsi bir çare perişan. Kim kime dum duma. Yozlaşan bu dünya da çoğu değerleri yitiriyoruz. Kimi düzeltebilirsin ki? Bencil bir nesil yetişiyor. Fakiri düşkünü gören yok, görse de es geçiyor, birlik beraberlik, eski dostluklar, insana güven kalmadı!! Çıkar peşindeki sevgiler. Hızlı bir bilinmezliğe doğru sürükleniyoruz; insani değerle yerini çıkar ilişkilerine bırakırken.

Aramızda öyle örnek alınacak yardım sever kişiler var ki! Bu halka büyümeli, koca bir deniz olmalı… Dünyamız daha çok yozlaşmadan uyanalım; dostlukla, yardımlaşarak, insanlıkla.

Bir kişi, bir ideal için çalıştığı veya başkalarının iyiliği için harekete geçtiği yada haksızlığa karşı çıktığı her defa ufak bir umut dalgası yaratır. “Milyonlarca farklı enerji ve cesaret merkezinden gelip birbirinin içinden geçen bu dalgalar en büyük kıyım ve direnç duvarlarını yerle bir edebilecek güçlü bir akım yaratırlar.” Robert F. Kennedy.

Bizde dalgalarımızı büyütelim yardımlaşarak. Yapacağımız bütün güzel iyilikler hepimizin içinde, yüreğimizde olsun.
Zerrin KARAZİNCİR

“Eğer herkes bir başkası için bir şey yaparsa dünyada ihtiyaç içinde kimse kalmaz sadece bir kişiye yardım et! Şimdiki usul bu değil ama inanıyorum insanlar bu yolu öğrenecekler.”
KIZILDERİLİ ATASÖZÜ
…Memleket isterim
Ne zengin fakir, ne sen ben olsun;
Kış günü herkesin evi barkı olsun.
Memleket isterim
Yapmak sevmek gibi gönülden olsun;
Olursa bir şikayet o da ölümden olsun.
Cahit Sıtkı TARANCI

27 Şubat 2010 Cumartesi

KOCA YÜREK OLMAK


Bir can vardır canında, o canı ara, beden dağındaki gizli mücevheri ara!
Ey yürüyüp giden dost, bütün gücünle ara, amma dışarıda değil aradığını kendi içinde ara. MEVLANA
Merdivenler üzerine basıp geçmek için yapılmıştır. Uzun yolu kısaltmak, ömrü bu merdiven basamaklarında heder etmemek için çabuk uyanan ve durumu bilen insana ne mutlu. Bir yük taşımak, büyük bir sorumluluk almak fakirleri, düşkün insanları, eğitimsizleri, kırsal kesimlerde oturan biçare insanları kollamak elinden geldiğince onlara el uzatmak kendisi için para mal derdini düşünmeden, ne varsa darda kalmış insanlara uzatmak…
Koca yürek olmak. Derin düşünmek kendisi insanlardan ayrımcılık görüp, incinse bile bu insan sevgisi iyiyi, güzeli doğruluğu amaç edinir. Zaten adalet işler yüreği “Biz birleştirmek için geldik ayırmak için değil der Mevlana.” Tabi ki hepimiz biriz, kardeşiz, dostuz, arkadaşız. İnsan ayırmak, ırk ayırmak ne kadar korkunç. Bu evren koca yürek bütün insanlara yeter. İnsan önce kendisinde ki kin, kıskançlık, hırs, merhametsizlik gibi kötü huyları görüp onları eğittikten sonra başkalarını kınamalı demiştir Mevlana. Sıkıntı huzursuzluk mutlaka bir günahın cezası huzur ise bir ibadetin karşılığıdır. İyilik yapmak bir tür ibadetti ki hem yapan hem yapılan insanların dıştan gördüğü evreni içten gördü. Gerçek aşk olgun insana duyulan bağlılık kendi olgunluğunu onda görüştü.
Bu sevgi, coşkunluk durumu geçince tüm insanlara, tüm canlılara yayılır. Güzeli, dostluğu, doğruluğu amaçlar. Güneş ışıkları duvara vurunca duvar parlar. Fakat bu güzellik bu parlaklık, duvarda duvarın üstünde değil güneştedir. Duvar yıkılsa bile güzellik güneşte sonsuzdur. İnsanların evrensen dilinin müzik olduğunu söylemiş Mevlana. Tanrının dili, Türk olsun, Rum olsun, Arap olsun, Kürt olsun, Alevi olsun,Sunni olsun her şey sevginin dilidir. İnsanlardaki birlik müzikle oluşacak ve dostluk, kardeşlik barış içinde yaşayacak.
Anlatmak istediğim doğa bilinçle incelenerek önceden iyi tanımlanmış insan sorunlarını çözen yaklaşımlara ulaşacağıdır, her çözüm bir buluş yapmayı, buluş yaptıran yaklaşımlar insanın insanca yaşamasına katkıda bulunmak işlevini de sürdürecektir.
Sevginin kaynaklarını arayan Mevlana şöyle diyor: “bütün insanları sev ki daima çiçekler ve gül bahçeleri içinde bulunasın.” Evet bütün dünya insanları sevgi, dostluk, kardeşlik, barış içinde yaşasın yaşayalım diyorum.

ZERRİN KARAZİNCİR

Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde beyaz adam paranın yenmeyen bişey olduğunu anlayacak… KIZILDERİLİ Atasözü

Hayat ya cesur bir deneyim ya da hiç bir şey değildir. Helen Keller

24 Ocak 2010 Pazar

DÜRÜSTÇE YAŞAMAK




Bir zamanlar bilge bir adam başarılı bir hayatın sırrını benle paylaşmıştı: “Basit dedi. Bütün mesele neyi yakın tutacağını neden kaçacağını bilmekte.” H. Jakson Brown
Bir dalkavuk nezaketi vardır ki güzel değildir ama zaten o nezaket değildir. Bana öyle geliyor ki bile bile yapılan şeylerin hepsi nezaketin dışında kalır. Adam olmak insan olmak bu sıfatlar aydın akıllı insan için söylenir. Darda kalmışları kollayan bir çare insanları zor durumda bırakmayan insanlara yakışır. İnsanın yaptığı en büyük zulmün kendini gerektiği gibi ifade edememek veya karşısındakini olduğu gibi anlayamamaktan kaynaklandığını düşünürüm. Hakikate yaklaşmak isteyenler bu derinliğe sık sık yuvarlanabilirler. Oysa yaratan her şeyi ilk örneğinde var etmiştir.
Taş taşlıktan çıkıp yok olmadıkça; mücevher olup yüzüğe takılır mı hiç. Mevlana
Evet bazı insanlardan incinsek bile hiç taviz vermeden yaşamak güzelliklere iyiliklere kapımız her zaman açık olarak yaşamak.
“Sevgi ve dostça davranış her zaman kabalığı saygısızlığı yener.” Ne kadar büyük olsa da keder zaman kuşunun kanatlarına biner gider. Her testinin iki kulpu olur ve yaşanan olayların iki ayrı görüşü vardır. Çünkü umutsuz insan en mutlu olayların bile farkına varmaz, korkudan öfkeye bir adım vardır. Korkan insan mantık dinlemez. Sana kötülük yapıldığında verebileceğin en iyi karşılık unutmak olsun.
Dünya da herkesin bir öyküsü vardır, bilgi gözlem ve yolculuktan gelmelidir. Gözünle gördüğün bir şey gerçek oranlarını keşfettirerek seni bir başka bin başka şeye götürür ve bu kasırga düşünceni rüzgarlara, bulutlara, yıldızlara kadar ulaştırır. Gerçek bilgi gözlerinizin dibine kadar gelmez çünkü bilmek demek en küçük şeyin bütüne ne şekilde bağlı olduğunu anlamak demektir.
Bu dünyada bırakacağımız en büyük miras dürüstlüktür. Pırlantalar depolarda bulunmaz, sandal ağacı grup halinde yetişmez, aslanlar sürü halinde yaşamaz, iyi insanlar da toplu halde bulunmaz.
Görmeye çalışalım ki bütün pisliğine ve kötülüğüne rağmen dünya yine de insanların biricik güzel mekanıdır.
ZERRİN KARAZİNCİR

Yaşadığım her yılla hayatın ziyan edilen kısmının vermediğimiz sevgilerde, kullanmadığımız güçlerde hiçbir riski göze almayan bencilliklerde olduğunu daha çok fark ediyorum. Bunlarla acıdan kaçınırken mutluluğu da yitiriyoruz. Mary Cholmondeley

16 Ocak 2010 Cumartesi

KALBİMİZDEKİ BOŞLUK

Dertli bir adamın tereddüt ve dumanlarla dolu bir gönül evi vardır; derdini dinlersen o evde bir pencere açmış olursun. (Mevlana)
İçimizde olan o kocaman yalnızlık, büyük boşluk nasıl dolduracağız bu boşluğumuzu dostlukla sevgiyle yardımlaşarak değil mi??? Yoksa dünya malına güvenip daldan dala sevgiler arayarak mı? O güzel güven duygusunu sarsarak mı? Kibarlar dünyası denilen çevrelerde ben nice kamburlaşmış insan gördüm ama asla nazik bir insana rastlayamadım. Tabi insanları eleştirmek bana düşmez ama gördüğüm bu yanlışlar beni çok üzüyor. Mutsuz olma zor bir şey değildir güç olan mutlu olmaktır.
Aile içinde yaşanan yalnızlıklar evi sadece otel gibi kullanan kişiler etraflarına bir baksalar; sevgiye aç o kadar güzel insanlar var ki. Anne, babalar, daha büyükler sadece çocuklarına kendini adayan insanlar nasıl derine dalıyorlar, her şeyi düşünerek attıkları adıma dikkat ederek.
Gökten düşen bir mutluluk sevilmez; insan kendi emeğiyle yaratmak ister. Bir hayal kırıklığından yüreği yansa bile şanssızlığından da mutluluk duyar. Bunun anlaşılmayacak bir yanı da yoktur. Mutluluk o vitrindeki bedelini ödeyip sardırarak alıp götürebileceğiniz eşya değildir. Lütfen yapılan yanlışları düzeltmeye çalışalım. Çünkü sevgiye ulaşan yolun kapısının gerçek anahtarı sevdiğini kulaklarından önce kalbinle dinleyebilmektir. Yaşamdaki ıstıraplar tuz gibidir. Ne azdır ne de çok. Bırakın yüreklerinizin sahilleri arasında gel git ile çalkalanan bir deniz olsun sevgi. Gittiğiniz her yere sevgi götürün dağlara çıkmayan uzakları göremez.
Hayatın zor bir ayarlaması vardır. Yolumuza güçlükler çıkacaktır. Bize sabırlı olmayı dayanma gücünü öğretecektir. Eline diken batmadan gül toplayamazsın. Lütfen doğruyu bulalım biz ne olduğumuzu unutursak evren bizi affetmez. Biz neyiz sadece bir kul bir zerreciğiz, ufak bir atom tanesiyiz. Hiçbir zaman inancımızı eksik etmeyelim.

Sevgiyle güzel yaşamak dileğiyle;
ZERRİN KARAZİNCİR

Her sabah güneşi gördüğümüzde gülümseyebiliyoruz, ardından başlıyoruz hayat duvarını örmeye. Ham maddesi sevgi olan harcımızın içine biraz umut biraz da göz yaşı katıyoruz. İyice karıştırıyoruz. Başkasına bırakmış ya da boş vermişsek. O zaman kapkara oluveriyor hayat duvarları!... (Anonim)